Cevap: Memede saptanan her kitlelerin yaklaşık %20’si kanserdir. Eğer memenizde bir kitle olduğunu fark etti iseniz mutlak bir doktora gitmelisiniz ve meme muayenesi yaptırmalısınız. Muayene sonrası uygun görüntüleme yöntemleri ile memenizdeki kitlenin yapısı ile ilgili net bilgiye ulaşabilirsiniz. Memenizde saptanacak kitlelerin çoğu iyi huyludur ancak eğer kitle kanser ise erken tanı alarak başarılı tedavi olma şansı yakalayacaksınız. Lütfen unutmayın, erken teşhis her zaman lehinize olacaktır.
Cevap: Hayır. Meme kanseri görülme sıklığı yaş ile artmaktadır. Özellikle 50-55 yaş sonrası risk artışı belirgindir. Ancak ülkemizde meme kanseri görülme yaşı batılı ülkelere göre daha düşüktür. Bu nedenle 40 yaş sonrası düzenli olarak her yıl meme muayenesi yaptırmanız önerilir.
Cevap: Meme kanserinin pek çok risk faktörü mevcuttur. Bunlardan birkaçı bir araya geldiğinde hastalık oluşmaktadır. Ancak her zaman hangi risk faktörlerinin bir araya gelerek hastalık oluştuğunu belirlemek mümkün değildir. Bu nedenle her kadın için risk faktörleri sorgulanmalı ve bireysel riskler belirlenmelidir.
Cevap: Birinci ve ikinci derece yakınlarında meme kanseri hikayesi olan kadınların, aile hikayesi olmayanlara göre bu hastalığa karşı daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Aile hikayesi varlığı o kişi için ilave bir risk faktörüdür. Normalde 40 yaşından sonra yılda bir kez meme muayenesi, mammografi ve meme ultrasonografisi önerilmekte iken bu kadınlara ailede hasta olan kişinin tanı anındaki yaşına göre daha erken takip ve kontrol önerilebilir. Hasta kişi 50 yaşından önce tanı almışsa ondan 10 yaş öncesine gidilerek rutin kontrol yaşı belirlenir. Annesi 40 yaşında hastalığa yakalanan bir kadın için kontroller 30 yaşında başlamalıdır.
Cevap: Meme kanseri olgularının sadece %5-10’u genetiktir. %15-20’sinde de aile hikayesi mevcuttur. Bu sebeple her hastaya genetik tarama testi yapılmaz.
Ailesinde iki veya daha fazla birinci derecede akrabada, meme kanseri olanlar,
İki kişiden fazla birinci derecede akrabasında meme kanseri ve yumurtalık kanseri olanlar, ailesinde genç yaşta (menopoz öncesi) meme kanseri ya da yumurtalık kanseri hastası olanlar, ailesinde 2 memesinde birden meme kanserine yakalanmış birinci derecede akrabaları olanlara genetik danışmanlık gerekir.
Cevap:Kadın olmak başlı başına bir risk faktörüdür. Düşünülenin aksine meme kanseri tanısı alan hastaların yaklaşık %70’inin ailesinde daha önce bu hastalık tanısı almış kimse yoktur. Bu sebeple kendi kendini muayene ve düzenli doktor kontrolü bu hastalığın erken tanısı için çok önemlidir.
Cevap: Meme kanseri daha yaygın olarak kadınlarda görülmesine rağmen erkeklerde de saptanabilir. Her 100 meme kanseri kadına karşılık 1 erkek meme kanseri görülmektedir.
Cevap: Erkeklerde meme kanseri kadınlara göre daha azdır. Her 100 kadın meme kanserine karşılık 1 erkek meme kanseri görülür. Meme kanseri tanısı alan erkeklerin kızları için risk, annesi meme kanseri olan kadınlarla aynıdır.
Cevap: Koltuk altından terlemeyi önlemek amacıyla kullanılan maddelerin meme kanserini arttırdığına ait bir bilimsel veri mevcut değildir.
Cevap: Günümüzdeki kullanılan doğum kontrol hapları düşük dozda östrojen ve progesteron hormonları içerir. Aralıksız ve uzun süreli (10-14 yıl) kullanımda meme kanseri riskinde çok hafif bir artışa sebep olduğu yönünde bilgiler mevcuttur. Kesildiği anda artmış risk ortadan kalkar.
Cevap: Yağlı yiyeceklerle beslenmek meme kanseri riskinizi arttırmaz. Risk artışına sebep olduğu konusunda kanıtlanmış bilimsel veriler mevcut değildir.
Cevap: Obezite yanı aşırı kilolu olmak meme kanseri riskini çok az arttırmaktadır. Vücuttaki yağ dokusundan da östrojen hormonu üretilmektedir. Bu da obez kadınlarda bulunan toplam östrojen miktarının artmasına sebep olur ve meme kanseri riskini de bir miktar arttırır.
Cevap: Hayır, yeterli değildir. Düzenli (ayda bir kez) aralıklarla yapılan kendi kendine meme muayenesi memede oluşacak değişiklikleri saptamak için uygun bir yöntemdir. Ancak tek başına yeterli değildir. Mutlaka düzenli doktor muayenesi ile birlikte olmalıdır. Kendi kendine meme muayenesi sonrası memenizde bir değişiklik bulduğunuzda, doktorunuzu arayıp muayene olunuz.
Cevap: Hayır, kanser tanısı koyulduğu zaman hastalığın vücuttaki yaygınlığı araştırılır. Bu işlem hastalığın evresini belirlemek için yapılır. Bazen hastalığın tanısı koyulduğunda, hastalık vücutta pek çok organa yayılmıştır. Bu durumun tespit edilmesi hastalar tarafından bazen yanlış olarak “bıçak değdi kötüleşti” olarak yorumlanır.
Cevap: Meme biyopsisi kanserin yayılmasına veya ilerlemesine yol açmaz. Aksine hastalığın teşhis edilmesi ve tedavi aşamasına hızla geçilmesini sağlar. Doktorunuzun biyopsi önerdiği şüpheli durumlarda bu işlemi yaptırmaktan korkmayınız
Cevap: Memede saptanan kitlelerden iğne biyopsisi ile doku örneği alınması günümüzde gelişmiş ülkelerde uygulanan bir tanı yöntemidir. Bu sayede meme kanseri tanısı alan uygun hastalarda, meme koruyucu ameliyatlar güvenle yapılabilmekte ve koltuk altından sadece örnek alınarak tamamı çıkarılmadan tedavi edilebilmektedirler. Yapılan pek çok bilimsel çalışmada, biyopsi sırasında iğnenin memede ilerlediği yol boyunca da tümör hücresi yayılımı tespit edilmemiştir.
Cevap: Meme kanserinin cerrahi tedavi seçeneklerinden biri meme dokusunun tamamen çıkarılmasıdır. Ancak uygun hastalarda tümör dokusunun bir miktar sağlam meme dokusu ile çıkarılarak yapılan meme koruyucu cerrahiler de uygulanabilir. Günümüzde meme derisinin korunarak meme dokusunun tamamen çıkarıldığı ve aynı anda yeni meme dokusu yapılan ameliyatlar da alternatif cerrahi girişimler olarak bulunmaktadır. Meme koruyucu cerrahi uygulanan hastaların mutlaka kalan meme dokusuna radyoterapi almaları gerekmektedir. Tüm bu alternatif cerrahi yöntemlerini doktorunuzla tartışarak belirlemeniz önerilir.
Cevap: Koltukaltı lenf bezlerinin alınması meme kanserinin cerrahi tedavisinin bir parçasıdır. Bu girişimden sonra kolda şişlik, hareket kısıtlılığı ve his kaybı gibi bir takım komplikasyonlar görülebilir. Bunların içinde ise en sık karşılaşılan kolda şişliktir ve görülme oranı da %10-15 dir. Yani bu ameliyatı olan hastaların çoğunda böyle bir sıkıntı görülmez.
Cevap: Meme kanserinin cerrahi tedavisinin olmazsa olmaz parçası koltukaltı lenf bezlerinin ameliyatla çıkarılmasıdır. Ancak günümüzde koltukaltı lenf bezleri ameliyat öncesi muayenede ele gelmeyen hastalarda koltukaltı lenf nodlarının işaretlenmesi (Sentinal lenf nodu biyopsisi) ve sadece örnek alınması işlemi uygulanmaktadır. Bu işlem ameliyattan hemen önce radyoaktif madde verilerek veya ameliyat esnasında mavi boya verilerek yapılır. İşaretlenen lenf bezi ameliyat sırasında hızlı patolojik incelemeye tabi tutulur ve sonucuna göre de cerrahi planı yapılır. Tümör saptanan hastalarda koltukaltı tamamen temizlenir, tümör saptanmayanlarda ise koltukaltı lenf bezleri korunur. Böylece koltukaltı lenf nodlarında tümör tutulumu bulunmayan hastalar çeşitli komplikasyonları bulunun bu işlemden korunmuş olurlar.
Cevap: Erkek hastalarda meme kanseri saptandığında hastalığın evresi genellikle ileridir. Aynı evreye sahip kadın meme kanseri ile hastalığın seyri aynıdır. Ancak kadınlara göre erekteki hastalık genellikle daha ileri evrede tespit edildiğinden göreceli olarak hastalık daha kötü yorumu yapılmaktadır.
Cevap: Gebelikte ve emzirme döneminde de meme kanseri görülebilir. Bu dönemde memede oluşan kitleler, memenin gebelik ve emzirme dönemine ait değişiklikleri olarak değerlendirilmemelidir. Mutlaka doktor muayenesi ve uygun görüntüleme yöntemleriyle incelenmelidir. Bu dönemde ortaya çıkan meme kanseri meme dokusundaki değişiklikler sonucu geç farkedilmekte veya önemsenmemektedir. Bu da tanıda gecikmeye sebep olmaktadır.
Cevap: Mammografi tüm dünyada yaygın olarak kullanılan meme kanseri tarama yöntemidir. Mammografi çekilirken alınan radyasyon miktarı 3 miligray’in altındadır. Bu da her insanın yılık, doğadan aldığı kozmik radyasyon miktarına eşittir. Kıtalar arası uçuş yapan insanlar bir uçuş sırasın bu dozdan daha fazla kozmik radyasyona maruz kalmaktadırlar. Yapılan çalışmalar 40 yaş üzerinde bir kadının her yıl düzenli olarak mamografi yaptırdığında aldığı radyasyonun meme kanseri riskini arttırmadığı tespit edilmiştir. Düzenli mamografi çektirerek meme kanserinin erken yakalanıp başarılı bir şekilde tedavi edildiğini düşünürsek, mamografinin sağladığı faydanın çok daha anlamlı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Önemli olan yeterli poz sayısının tekniğine uygun şekilde çekilmesi ve tekrar çekime gerek kalmamasıdır.
Mammografi ile saptanan ve erken meme kanserinin görüntüsü olan bazı değişiklikleri ultrasonografi ile tespit etmek mümkün değildir. Ultrasonografide ses dalgaları kullanılmaktadır ve memedeki kitlelerin farklı özellikleri değerlendirilmektedir. Bu sebeple her iki yöntem de birbiri yerine kullanılamaz. Doktor muayenesi sonrası doktorunuzun uygun gördüğü ve önerdiği görüntüleme yöntemini yaptırmanız önerilir. Unutulmamalıdır ki, elle yapılan muayene, mamografi ve ultrasonografi sonuçları birlikte değerlendirildiğinde çok daha anlamlıdır.